Yöneticinin İşe İade Davası Açması Mümkün mü? GİRİŞ: Çalışma hayatında işverenler, yönetme yetkisini tekelinde tutmamakta, aslında işçisi olan kişilere işyerlerinde yahut daha geniş hacimli işletmelerinde sevk ve idare yetkilerini kısmen ve tamamen devretmektedirler. Devredilen yetkilerin niteliğine göre, işveren gibi hareket eden çalışanlar ortaya çıkmakta, bu durumda, işverene yakın konumda olan bu çalışanların iş güvencesi hükümlerinden yararlanma imkanı bulunmamaktadır. İş güvencesi hükümleri, 4857 sayılı Kanun’un 18 ila 21.maddeleri arasında düzenlenmekte olup işçinin iş güvencesi hükümlerinden yararlanabilmesi için gerekli olan şartlardan birisi de “işveren vekili” sıfatını taşımamasıdır. Kısacası, sorumluluklarına ve yetkilerine göre yöneticinin işveren vekili sayılıp sayılmayacağı, buna bağlı olarak da yararlanacağı kanun hükümleri değişiklik göstermektedir. Hal böyleyken kanunda yapılan tanımlar bir yana uygulamaya yüksek mahkeme kararları yön vermektedir. Bu nedenle, işbu çalışmada anılan durumla ilgili Yüksek Mahkeme kararları özellikle incelenecektir. Hangi hallerde işveren vekili sayılırım? 4857 sayılı İş Kanunu’nun “Tanımlar” başlıklı 2. Maddesinin 4. Fıkrasında; “İşveren adına hareket eden ve işin, işyerinin ve işletmenin yönetiminde görev alan kimselere işveren vekili denir.” İfadesine yer verilmektedir. Burada “işveren adına hareket etmek” ibaresi büyük önem taşımaktadır. Yani dikkat edilmesi gereken husus, yöneticinin işvereni temsil yetkisi taşıyıp taşımadığıdır. Temsil yetkisi, genellikle iş sözleşmesi, vekalet sözleşmesi yahut şirket sözleşmesi ile verilmekte olup temsil yetkisinin verilmesi esasen herhangi bir şekle tabi değildir. Dikkat edilmesi gereken nokta; söz konusu temsil yetkisinin yönetim yetkisi ile ilişkili olmasıdır. Kısacası, işyerinde pozisyonunuz ne kadar yüksek olursa olsun işin yönetiminde yetkili kişi değilseniz, işvereni temsil yetkiniz yoksa, işveren vekili olarak kabul edilmezsiniz ve iş güvencesi hükümlerinden de yararlanabilirsiniz. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 18.maddesinde ise özetle; İşletmenin bütününü sevk ve idare eden işveren vekili ve yardımcıları, İşyerinin bütününü sevk ve idare eden ve işçiyi işe alma işten çıkarma yetkisi bulunan işveren vekillerinin iş güvencesi hükümlerinden yararlanamayacağı belirtilmiştir. İşletmenin/işyerinin bütününü sevk ve idare yetkisinin mevcudiyeti nasıl tespit edilir? Uygulamada, işveren vekiline verilen imza yetkisi, işletmenin/işyerinin organizasyon şeması, iş sözleşmesi, görev tanımı, şirket sözleşmesi, vekalet sözleşmeleri ve personel yönetmeliği hükümleri birlikte değerlendirilmekte, işçinin yetki ve sorumluluklarının kapsamına göre karar verilmektedir. Bir işletmede/işyerinde genel müdür/genel müdür yardımcısı pozisyonunda çalışırken işten çıkarıldım. İş güvencesi hükümlerinden yararlanabilir miyim? Çalışılan birimin işletme yahut işyeri olmasına göre iş güvencesi hükümlerinden yararlanıp yararlanamayacağınız değişiklik göstermektedir. Yargıtay 9. Hukuk Dairesi de 27.10.2015 tarih ve 2005/5961E. ve 2005/34917K. sayılı kararında; genel müdür pozisyonunda çalışan bir işçinin iş güvencesi hükümlerinden yararlanıp yararlanmayacağının belirlenmesinde çalışılan birimin işletme mi yoksa işyeri mi olduğunun araştırılmasının gerektiğine vurgu yapmıştır. Örneğin; işletme düzeyindeki bir işyerinde genel müdür sıfatıyla çalışan bir işçi eğer ki işletmenin bütününü sevk ve idare ediyorsa işveren vekili sıfatı tartışmasız olduğundan, iş güvencesi hükümlerinden yararlanması mümkün değildir. İşçi alıp çıkarma yetkisine sahip olmasa bile İş Kanunu’nun 18.maddesinin son fıkrasında yapılan tanım uyarınca iş güvencesi hükümlerinden yararlanamayacaktır. Yine, işletme düzeyinde bir birimde genel müdür yardımcısı sıfatıyla çalışan işveren vekili yardımcısı da işçi alıp çıkarma yetkisi olup olmamasına bakılmaksızın iş güvencesi hükümleri dışında tutulacaktır. Bununla birlikte, doktrinde, işçi alıp çıkarma yetkisi olmayan kişinin işletmenin bütününü sevk ve idare etmediği yorumunun yapılması ve iş güvencesi hükümlerinden yararlandırılması gerektiği de ifade edilmektedir. Ancak uygulamada Yargıtay, işçi alıp çıkarma yetkisi olmayan işletme genel müdürünün iş güvencesi hükümlerinden yararlanamayacağına hükmetmiştir. “…İşletme düzeyindeki işyerinde genel müdürü sıfatı ile çalışan işçinin, işveren vekili olması nedeniyle işe alım çıkarma yetkisinin olmasına gerek yoktur.” (Yargıtay 9. HD. 17.12.2015 gün, 2015/24643 E, 2015/35812 K.) Tek başına imza yetkim yok, iş güvencesi hükümlerinden yararlanabilir miyim? Tek başına imza yetkisi olmasa bile müştereken temsil ve ilzama yetkili işletme düzeyinde bir işyerinde çalışan işveren vekilinin iş güvencesi hükümlerinden yararlanması mümkün değildir. (Yargıtay 9.HD. 12.11.2015 gün, 2015/25694 E, 2015/32154 K.) İşyeri düzeyindeki bir birimde çalışan işçi için ise daha farklı bir değerlendirme yapılmakta, iki husus birlikte değerlendirilmektedir. İşyerinin bütününü sevk ve idare ediyor mu? İşçi alıp çıkarma yetkisi var mı? Eğer ki işyerinin bütününü sevk ve idare ediyorsanız, aynı zamanda tek başına işçi alıp çıkarma yetkiniz de varsa bu takdirde iş güvencesi hükümlerinden yararlanmanız mümkün olmayacaktır. İşveren vekili/yardımcısı tek başına işçi alıp çıkaramıyor, müştereken bu yetkiyi kullanabiliyorsa ne olacak? Kanun açıkça “tek başına” işçi alıp çıkarma yetkisinden bahsedilmektedir. Hal böyleyken, işveren vekili işçi alıp çıkarırken başka bir yetkilinin imzasına da ihtiyaç duyuyorsa bu takdirde iş güvencesi hükümlerinden yararlanacaktır. Yargıtay 9. Hukuk Dairesi de 27.02.2006 tarih ve 1704-4748 sayılı kararında; “… Somut olayda davacı işyerinin bütününü sevk ve idare etmiş ise de, dosya içeriğine göre işçi alma ve çıkarma yetkisinin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Dosyada mevcut işçi alma formlarında davacıdan başka koordinatör ve genel müdürün de imzaları bulunmaktadır. Ayrıca, davacının istifa dilekçelerini onaylaması, işçi çıkarma yetkisinin bulunduğunu göstermez…” ifadelerine yer vermiştir. SONUÇ OLARAK, Görev yeri, verilen yetki ve sorumluluğun kapsamı, yönetimde temsil yetkisinin mevcudiyeti, işyerinin/işletmenin “bütününü” sevk ve idare yetkisinin bulunup bulunmadığı, işyerinde çalışan işçiler bakımından tek başına işçi alıp çıkarma yetkisinin bulunup bulunmadığına esas alınacak kriterler yüksek mahkeme tarafından belirlenmektedir. Önemli husus şudur ki, kanun koyucu ve yüksek mahkeme tarafından belirlenen kriterler dava açılma evresinde her somut olay bakımından büyük bir hassasiyetle irdelenmeli, işçinin yanlış bir hamleyle hak kaybına uğraması riski bertaraf edilmelidir. Av. Ece Fatma Şavlı